Erol Bilecik


İşlem Durum Simge - Process Status Icon
Popup Close
Erol Bilecik
Erol Bilecik Biyografi

TÜSİAD

Konuşmalarım


Anadolu 500 Ödül Töreni Açılış Konuşması, 15.03.2018





Anadolu 500 Ödül Töreni Açılış Konuşması

Sayın Bakanım, Değerli Konuklar, Değerli Basın Mensupları, Sevgili Dostlar,

Sizi, şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu güzel organizasyonda sizinle bir arada bulunmaktan memnuniyet duyuyorum. 

Gerçekten heyecan verici bir akşam. Ne de olsa her akşam 500 kaplanla aynı sofrayı paylaşmazsınız :)) Aynı zamanda Türkiye için gurur dolu bir akşam. 

“Anadolu” ne anlama gelir bilir misiniz? Kelime olarak “Anadolu”, “güneşin doğduğu yer” demektir. Bu toprakların insani bereketine olan inancımla hep söylerim, Anadolu’da her daim keramet büyüktür!

Değerli Konuklar,

Dünya üzerinde bu kadar sayısız medeniyetin kesişimi olan bir başka coğrafya yoktur.  Ve biz, bu toprakların paylaşım ve hoşgörü geleneğini devam ettiren medeniyetlerin sonuncusuyuz. Bu medeniyetlerin tarih sahnesindeki en güncel temsilcisi olmak, şüphesiz çok değerli ve büyük bir şans. 

Anadolu’ya biraz baktığınızda, felsefenin, sanatın, bilimin, ekonominin doğuşunu görürsünüz. Ve ayrıca Anadolu’nun birbirinden güzel, cesur, dirayetli insanlar görürsünüz.

Değerli Konuklar,

Anadolu, dünyadır. Dünya da Anadolu’dur. Dünya tarihinin bize öğrettiği şudur; ne Anadolu’yu dünyaya kapatabilirsiniz, ne de dünyayı Anadolu’ya. 

Cumhuriyetimizin kuruluşu bunun en güzel kanıtı değil midir?

Anadolu’yu küçücük bir alanda tecrit etmek isteyen planlar, henüz yapıldıkları gün boşa çıkmamış mıdır? Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve cefakar Anadolu insanının yaptıkları, bunu tüm dünyaya kanıtlamıştır. Bu devrim, Anadolu’dan esen girişimcilik rüzgarıyla devam etmiş, Anadolu’yu yeniden dünyaya, dünyayı da yeniden Anadolu’ya bağlayanlar ise Anadolu’nun kaplanları olmuştur. Yani sizler!

Değerli Konuklar,

Dünya, son yıllarda adeta bir Rönesans dönemi yaşamaya başladı. Dijital dönüşümün, yapay zekânın, nesnelerin internetinin, öğrenen makinelerin, akıllı şehirlerin dünyasında yer almamız için atmamız gereken önemli adımlar var. Ancak öncelikle izin verirseniz ekonomideki gelişmelere çok kısa değinelim. 

Geçtiğimiz yıl küresel ticaret hacminin %5,2 ile 2011 yılından bu yana en büyük artışı kaydettiği tahmin ediliyor. Bu rakamları Türkiye’nin ticaretine baktığımızda da fark ediyoruz. 2017 yılında ihracatımız %10,2 , ithalatımız ise %17,7 arttı. 2018’de ise Ocak ve Şubat aylarında da ihracatta %10’un üzerinde artışlar yakalamaya devam ettik. Yüksek büyümemizin altında yatan önemli nedenlerden biri küresel ekonominin hızlanmakta olması. 

Ancak bu hızlanmanın bir de riskli yanı var. Küresel faizler giderek yükseliyor. Sıcak para kendine daha yüksek getiri aramaya başladı. Yurt dışından Türkiye’ye gelen sermayeye baktığımızda kısa vadeli, her an durabilecek ya da piyasadan çıkabilecek sıcak paranın 3’te 2 oranında olduğunu görüyoruz. Finansal kırılganlığımızın maalesef önemli kısmını bu oluşturuyor. 

Türkiye’de son dönemde yatırım ortamını iyileştirmek için önemli adımlar atıldı. İş yapma kolaylığı endekslerinde Türkiye’nin yerini yükseltecek düzenlemeler, Katma Değer Vergisine ilişkin son açıklanan reform, bunları son derece büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz. Ayrıca Ar-Ge teşvikleri ve fikri mülkiyet haklarını iyileştirici düzenlemeleri de takdirle karşıladığımızı tekrar ifade etmek isterim. İş dünyası olarak Sn.Bakanımla buradan şükranlarımı paylaşıyorum.

Ancak hem yapısal reform anlamında yapmamız gereken önemli ve temel işler hala önümüzde duruyor hem de yatırım ortamına en fazla etki eden makro ekonomik istikrarın bir bacağı maalesef eksik. O da yüksek enflasyon. Kamu borcunu azaltma ve bütçe açıklarını kontrol altında tutmada oldukça başarılı iken enflasyonu düşürmeyi maalesef başaramadık. Enflasyonu düşüremediğimiz sürece de yüksek faizden kurtulmamız mümkün değil. 

Küresel ekonominin ve Avrupa ekonomisinin hızlandığı bu dönemin çok önemli ve kaçırılmaması gereken bir fırsat olduğuna inanıyoruz. Emin olun “Hayatta, fırsat kollamaktan ziyade önünüze çıkan fırsatları değerlendirmek daha iyidir.” Ve harekete geçmek için “Bugün, iki tane yarından daha değerlidir.”

Değerli Konuklar,

TÜSİAD olarak uzun yıllardır teknoloji ve inovasyon, son dönemlerde de dijital dönüşüm ve Sanayi 4.0 konularını, ülkemiz ve iş dünyamızın gündeminde üst sıralara taşımaya çalışıyoruz. Ve Sn.Bakanımıza yoğun destekleri için çok teşekkür ediyorum. 4.Sanayi Devrimi’nin yaratacağı fırsatları ve ülkemizin potansiyelini, 2016 yılında yayınladığımız “Türkiye’nin Küresel Rekabetçiliği için Bir Gereklilik Olarak Sanayi 4.0” raporunda ele aldık.

Ülkemizde 4. Sanayi Devrimi’nin başarılı olması durumunda %5 ile %15 arasında bir verimlilik artışı olabileceğini öngördük. Sanayi üretiminde yıllık yaklaşık %3’lük büyümenin meydana gelebileceğini belirttik. Bu da Türkiye ekonomisinin yıllık %1 ve üzerinde büyümesine tekabül ediyor. Ülke ekonomisinde meydana gelecek ek büyümenin hem istihdamı hem de yatırımı tetikleyeceği aşikar. Türkiye ekonomisi ve Türkiye sanayisi teknolojiyle büyüyecektir. Artık “Ne kadar teknoloji, o kadar kalkınma” diyebiliriz. 

Peki değerli dostlar,  Türkiye olarak biz bu yolculuğun neresindeyiz? 

Geçen yıl “Türkiye’nin Sanayide Dijital Dönüşüm Yetkinliği” çalışmamızda, şirketlerin, sanayide dijital dönüşümün rekabetçilik açısından taşıdığı önemin farkında olduğunu gördük. Fakat şirketlerin teknoloji kullanım seviyeleri incelendiğinde yolun başında olduğumuz da bir gerçek.

Bununla birlikte, şirketlerin dijital teknolojileri üretim sistemlerinde uygulama yetkinlikleri oldukça düşük. Türkiye’de sanayide dijital dönüşümün başarıyla gerçekleştirilmesi için kamu, özel sektör ve akademi dahil tüm paydaşların aktif olarak rol oynayabileceği sürdürülebilir bir ekosistem şart. Bu bağlamda, şirketler strateji ve yönetişim yetkinliklerini geliştirmeli ve sanayide dijital dönüşüm konusunda yapacakları yatırımları stratejik hedeflere göre önceliklendirmeliler. “Hep birlikte geleceği iyi hesap etmeliyiz, çünkü ömrümüzün geri kalan kısmı gelecekte geçecek”.

Değerli Konuklar, 

Yapay zeka, bulut, büyük veri gibi teknolojiler, ülkemizin küresel rekabetçiliğinde kaldıraç etkisi yapacaktır. Ülkemizde bu teknolojilerin üretilme yetkinliğinin artırılmasını ve yatırım ortamını geliştirici düzenlemelerin hayata geçirilmesini önemsiyoruz. Böyle bir çağda, Türkiye olarak değişimin dışında kalmak gibi bir seçeneğimiz olamaz. 

Bilgili olan, güçlü olur. Bu nedenle, Ar-Ge ve yenilikçilik kapasitemizin artırılmasından eğitim reformuna kadar geniş bir yelpazede doğru strateji ve kurumlar arası işbirliği geliştirilmesini önemsiyoruz. İlerlemek için iyi bir planımız olması şart çünkü; şans iyi bir plandan arta kalandır.

Avrupa Komisyonu verileri, gelecekte tüm işlerin dijital beceriler gerektireceğini ve 2020 yılında, evet sadece 2 sene sonra,  bilgi iletişim teknolojileri alanında çok ciddi pozisyon açığı olabileceğini öngörüyor. Ülkemizde eğitim sisteminin bilgi temelli ekonomiye uyum sağlayabilecek niteliklere sahip, analitik, yenilikçi, eleştirel ve özgür düşünen bireyler yetiştirmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak isterim. 

STEM+A eğitimini, yani fen, teknoloji, mühendislik, matematik, sanat disiplinlerinin “birbiriyle bağlantılı şekilde” ele alındığı eğitim yaklaşımının yaygınlaşmasını çok önemsiyoruz. Unutmayın, “Bir ülkenin gücü ve büyüklüğü, nüfusun çokluğuyla değil,  eğitimli kişilerin sayısıyla ölçülür.”

Değerli Konuklar,

Üzerine eğilmemiz gereken bir diğer önemli konu da şirketlerimizin kurumsal yönetim ilkelerinin günümüz koşullarıyla uyumlu hale getirilmesidir. Kurumsal yönetim anlayışı, şirketlerin, ekonomimizin ve nihayetinde ülkemizin sürdürülebilir bir geleceğe kavuşmasının anahtarıdır. Temel bileşenleri hesap verebilirlik, şeffaflık, eşitlik ve sorumluluk olan bu anlayış,  sürdürülebilirliğe büyük katkı sağlamaktadır.

Değerli Konuklar,

Türkiye için çok önemli bir konu da toplumsal cinsiyet eşitliğidir. Anadolu’yu Anadolu yapan, kadınıyla erkeğiyle bir bütün olarak verdiği yaşam ve medeniyet mücadelesidir. Bu topraklar, kadınların bir çok Avrupa ülkesindeki kadınlardan çok daha önce oy verme hakkına sahip olduğu topraklardır. Kültürümüzde kadının yeri hiç tartışmasız erkekle eşittir.

Ancak maalesef rakamların ortaya koyduğu gerçek başka. Ülkemizde işgücüne katılma oranı Kasım 2017 verileriyle, erkeklerde %78 iken kadınlarda %39’dur (TÜİK, 15-64 yaş). Bu oranlar AB ve OECD ülkelerini incelediğimizde bizi ne yazık ki son sıralara itiyor. 

TÜSİAD olarak uzun yıllardır sloganımız aynı : “Tek kanatla geleceğe uçamayız.

Toplumsal olarak kadından beklentiyi evin 4 duvarının dışına taşıdığımız zaman, “bilimde, sanayide ve teknolojide” çok hızlı yol alacağız.

Değerli Konuklar,

Biraz önce de belirttiğim gibi, tarihin çok kritik bir noktasındayız. Bugün bize düşen sorumluluk, yeniliklerin ve gelişimlerin öncülüğünü üstlenmektir.

Bugüne kadar tarihe yeni hikayeler kazandırmasıyla ünlü bu coğrafyada Türkiye’nin yepyeni bir hikayeye ihtiyacı var. Bu başarı hikayesini her zaman olduğu gibi bugün de Anadolu insanı yazacak Yani sizler! Ben, her zaman olduğu gibi bugün de bu ülkenin geleceğine inanıyorum. Çünkü, burası Anadolu! Adı üzerinde: Güneşin doğduğu yer! 

Hepinize teşekkür ediyor, nice başarılarınızı birlikte kutlamak temennisiyle hepinizi bir kez daha TÜSİAD Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum. 






Longplay Dijital Ajans Hizmetleri